Cumhuriyetimizin temellerinden olan Laiklik ilkesinin, Atatürk’ün izinden yürüdüğünü söyleyen samimi yurtseverler için doğru bir biçimde algılanması gerektiğini düşünüyoruz.
Laiklik, din düşmanlığı olmadığı gibi kurucu anayasamızda da açıkça ifade edildiği üzere din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması demektir.
Devletin, inananlara da, inanmayanlara da aynı eşit mesafede durması demektir.
Laikliği herkes istediği biçimde algılayamaz. Laikliğin tek bir anlamı vardır.
Aynı durum diğer ilkeler içinde geçerlidir.
Halkçılık ilkesini liberaller ayrı, sosyalistler ayrı bir biçimde işlerine geldiği gibi algıladıklarından dolayı; ülkemiz sosyal ve ekonomik olarak katlanılamaz bir hâle gelmiştir.
Ancak Kemalizm’i doğru bir biçimde uygulayan ülkeler, dünyanın ileri gelen ülkeleri arasında yerlerini aldılar.
Cumhuriyetimizi kuran her bir ilke, birbirini tamamlayan ve destekleyen bir bütünün ayrılmaz parçalarıdır.
Bu sebeple Laiklik ilkesine aykırı bir biçimde,
‘Müslüman Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ ifadesi asla kabul edilemez.
Zira, binlerce yıllık devlet geleneğine sahip Büyük Türk Milleti, sadece Anadolu’da yaşayan Müslüman nüfustan ibaret değildir.
Köklü geçmişe sahip olan devletimizi var eden kadim Türk Milleti, dinler tarihi öncesinden bugünlere gelebilmeyi başarmış tek millettir.
Cumhuriyetimizin ulus devlet yapısı ve Türk Milleti kavramı çok büyük saldırılara maruz kalmaktadır.
Ata’mızın vefatını fırsat bilenlerin kasıtlı olarak uyguladığı politikalar sonucu palazlanan gayri milli müesses nizamın taşeronları,
Atatürkçülük şapkası altında Cumhuriyetimize ihanet ederken, dincilik kisvesi altında din düşmanlığı yapanlar boş durmadılar.
Tarikatlar ve cemaatler eliyle din tüccarlığı yapanlar ceplerini doldurup zenginleşirken,
helalinden çalışarak geçinmeye çalışan gururlu vatandaşlarımız bir kuru ekmeğe muhtaç hale getirildi…
Sistemin yardakçılığını yapan büyük şirketlerin büyük vergi borçları silinirken, tüm bu haksız rekabet ortamında varolma mücadelesi veren küçük esnafın vergi yükü katlanılamaz hale gelmiştir.
Tüm bunların düzeltilmesi için elinde sihirli bir değnekle yeni bir kurtarıcının gelmesini beklemek boşunadır.
Eğer bir kurtuluş olacaksa bu; ortak akıl ve inançla, inanmışlık ruhuyla,
“Ya istiklal ya ölüm!” diyenler sayesinde olacaktır.
Cumhuriyetimizin temel ilkelerine ilk günkü gibi heyecanla sahip çıkılmalıdır.
1924 Anayasasını temel alarak akıl ve bilim yolunda yeniden Atatürk’ün izinde birleşmekten başka çare yoktur.
Atamızın dediği gibi;
“Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızda ki asil kanda mevcuttur.”
Varlığımız Türk varlığına armağan olsun!
Yaşasın Cumhuriyet!
TÜRK MİLLİ HAREKETİ