Yargıtay Genel Kurulu, “Hizmet” denen Cemaat hakkında;
“FETÖ/PDY Silahlı Bir Terör Örgütüdür” diyerek karara bağladı.
Bu karar doğrudur ama eksiktir!
FETÖ Terör Örgütünün tek başına, Türk Devletinin kalbi sayılabilecek
“Milli Kuruluşlara” sızması, devletimizin kurumlarını çürütmesi mümkün olabilir miydi? İlkokulu zorla bitirmiş cahil bir vaizin aklıyla bu yıkım, bu büyük ihanet yapılabilir miydi? Elbette yapılamazdı!
FETÖ Terör Örgütünün “İKİ ADET PATRONU” vardı.
AKP, onun Genel Başkanı Erdoğan ve ABD İstihbarat Örgütü CIA!
Bunlar hem akıl verdiler, hem stratejik destek sağladılar, yardım ve yataklık yaptılar.
Yıkım ve ihanet projesini CIA planladı, Erdoğan, “FETÖ’nun Altın Nesil” denilen “Yıkım Ekibinin” Türk Devletinin “Harim-i İsmet’ine” girmesine izin verdi!
FETÖ Terör Örgütü de, başta Türk Ordusu Komuta Heyetini, Yüksek Yargıyı,
Türk Devletinin üst düzey bürokrasisini, kendi kucağından geçmiş hain elemanlarıyla ele geçirdi!
Emperyalist Devletlerin maşası FETÖ Terör Örgütünün yardımcı kadrosu ise şunlardı;
PKK Terör Örgütünün Siyasi Ayağı “Bölücü Kürtçüler”, Türk Milliyetçiliğini satıp siyasi rant elde eden çakma milliyetçiler, hırsızlığı meslek edinmiş Cemaat ve Tarikatlar, Haram Havuzundan beslenen medya!
Bir de en az AKP kadar suçlu olan, “Tayyip’in ponpon kızları” benzeri “mış gibi” muhalefet yapan, muhalefet partileri…
2007 yılından beri, Cumhuriyet Değerlerine vurulan her darbede, Atatürk ilke ve devrimlerine yapılan her saldırıda, Anayasamızın bilerek planlayarak çiğnenmesi olaylarında ya yazarak, ya “YouTube” yayınlarında konuşarak, ya DOĞRU Parti kongrelerinde ders verir gibi anlatarak, ya başta YSK olmak üzere görevlerini yapmayan Cumhuriyet Savcıları hakkında “Suç Duyurusunda” bulunarak, ya da muhalefet parti Genel Başkanlarını ziyaret edip Bilal’e anlatır gibi anlatarak UYARMA görevimizi yerine getirdik.
Kimse kusura bakmasın! Biz anlatamadık değil, anlaması gerekenler anlamak istemediler! Ya cehaletlerinden, ya da aynı patronun kadrolu elemanları olduklarından! Takdir Türk Milletinin!
2024 yılına, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin AKP yöneticilerinin talimatıyla gerçekleştirdikleri Anayasa ve Hukuk Darbesi” ile girdik. AYM, aynı konu hakkında İKİNCİ kez karar vermesine rağmen, Yargıtay’ın ilgili dairesi ülkede Anayasayı yok sayacak hukuksuzluğa devam etti. Hem de “Anayasa İhlal” suçunu tekrar ve defalarca işleyerek…
Tamam da, AKP ve emrindeki Yüksek Yargı ilk defa mı Anayasa İhlal suçu işliyor?
Milli Eğitimin tarikat-cemaatlere devredilmesi, 5-6 yaşındaki bebelerin kaçak kurslarda birer Taliban militanı gibi yetiştirilmesi, açılması Anayasa’ya göre yasak olan Medreselerin pıtrak gibi her yeri sarması Anayasa İhlal suçu değil mi?
AKP Seçim Kolu haline gelen YSK tarafından, Erdoğan’ın 3’ncü kez aday olmasına izin verilerek Anayasa Md 101’in ırzına geçilmesi Anayasa İhlal suçu değil mi?
Defalarca söyledik.
Türk Milletinin yararına olacağına inandığımız için, normal demokratik hayatta yanımıza bile yaklaşamayacak kişilerin ayağına defalarca gidip şunu istemedik mi?
“Ya belli bir süre için TBMM’yi terk edin, ya sokağa çıkıp Türk Milletini ayağa kaldırın. Yoksa hem kendinizi hem de Türk Milletini ÇARESİZ duruma düşürür, ülkemizi “Ümmet Çukuruna” atmış olursunuz” diye!
Yarın ki yazıda neler olabileceğini, nelerin yapılması gerektiğini, siyaset cahili partilere ve Türk Milletine bir kez daha anlatalım. Anlarlar mı?
Erdoğan’ın kullandığı bir uyduruk deyiş ile yazıyı bağlayalım;
“Et-Tekraru Ahsen, Velev Kane Yüz Seksen!” (Tekrar güzeldir, yüz seksen kere de olsa)
Sağlık ve başarı dileklerimle
06 Ocak 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Eş Genel Başkanı