Bugün TGB’li MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİM savunucusu gençlerle yaptığım bir konuşmanın sonucunda, onlara aktardıklarımın burada bahsedeceğim kadarı ile paylaşımımdır.
Türkiye’nin geleceği üzerine düşünen ve bunu sorgulayan her birey, bir noktada “devrim” kavramıyla yüzleşir. Devrim, bir ülkenin veya toplumun temel yapısında köklü değişiklikler yapmayı hedefleyen radikal bir yaklaşımdır. Ancak devrim sözcüğü bugün ideolojik kamplaşmaların ve tarihsel yanılgıların gölgesinde gerçek anlamından uzaklaşmış, bir sınıfın diğeri üzerinde egemenlik kurma aracı olarak ele alınmaya başlanmıştır.
Geçmişte, “Milli Demokratik Devrim” kavramı, sosyalist devrim sürecine bir basamak olarak görülmüş ve bürokrasinin veya askeriyenin desteğiyle gerçekleşeceği umulmuştur. Ancak bu anlayış, halkın iradesini göz ardı eden, kendi elitist devrimci kadrolarının yönetimi devralmasını öngören bir model olmuştur. Tarihsel olarak bakıldığında, bu tarz devrimci hareketlerin halk desteği olmadan ya darbe teşebbüslerine ya da teorik söylemlerle kaybolup gitmesine neden olduğu görülmektedir.
Gençlerin bu kısır döngü içinde kandırılması ise en büyük tehlikedir. Bir kısmı dindar kimlik altında gerici söylemlerle yozlaşmakta, diğer kısmı ise devrimci soytarıların söylemlerle gerçek dünya dinamiklerinden koparılmaktadır. Oysa devrim, köklü bir zihniyet değişimi ile halkın doğrudan egemenliğini tesis etmeyi gerektirir. Sözde devrimciler, yıllarca “okuyarak, bilinçlenerek, yönetimi ele geçirerek” devrimi gerçekleştireceklerini savunmuş, ancak iş hayatına atıldıklarında sözlerini unutup sistemin bir parçası haline gelmişlerdir.
Gerçek dönüşüm ise bürokrasiye ve orduya dayalı bir devrimden değil, halkın bilinçli ve doğrudan yönetime katılmasından geçer. Bu nedenle Türkiye’de asıl gerekli olan şey, halkın egemenliğini tesis eden, demokratik ve katılımcı bir yönetim anlayışını hayata geçirmektir. “Milli Demokratik Devrim” gibi teorik kalıplara sıkışmadan, halkın kendi kaderini tayin edebileceği bir sistem inşa edilmelidir. Bunun da şartları bellidir, mevcut sistemin ortadan kaldırılması.
Türk genci ideolojik saplantılardan kurtulup akıl, bilim ve tarihsel gerçeklere dayalı bir yol izlemeli; salt söylem devrimciliğini bırakıp gerçek anlamda ülkesini çağdaş, üretken ve bağımsız bir noktaya taşımayı hedeflemelidir. Bunu da yaparken, ülke koşullarını iyi değerlendirmeli, sistemin nasıl aşılacağı, sonrasında nasıl bir modelleme yapılacağı konusunda iyi araştırma yapmalı ve kendini geliştirmelidir. İşte o zaman gerçek devrim temelinde yer alır. Ve buda MUSTAFA KEMAL’İN yoludur. ”Tepeden ineceksin, fertten yükseleceksin” Olmadığında hayatı boyunca konuşan, bilgi dağıtan olarak kendi sosyal kulübünde yer alır ancak DEVRİM yapamaz.

Tüm ifadeler:
88