Artık, iş Türk Milletine kalmıştır. İki bayraklı devlete giden yol açılıyor.

Bir ülkenin medya organlarının tamamı, iktidarın ya da belirli güç odaklarının kontrolü altına girmişse, halkın doğru ve tarafsız bilgiye erişimi büyük ölçüde kısıtlanmış demektir. Özgür basının susturulduğu, gerçeklerin çarpıtıldığı veya tamamen yok sayıldığı bir ortamda, kamuoyu manipüle edilmeye açık hale gelir. Bu durum, halkın bilinçli kararlar alma yetisini elinden alarak, toplumu edilgen ve yönlendirilmesi kolay bir hale getirir.

Devletin temel kuruluş ilkelerinden hiç bahsedilmemesi, toplumun ortak değerler etrafında birleşmesini ve bilinçlenmesini engellemeye yönelik bilinçli bir stratejidir. Bu bağlamda, iktidarın kontrolündeki medya, muhalefeti de göstermelik bir yapı haline getirerek, halkın siyasetten umudunu kesmesine ve bir çıkış yolu bulamaması için olabilir. Oysa demokrasinin sağlıklı işlemesi için halkın bilinçli, sorgulayan ve aktif bir şekilde siyasal sürece dahil olması şarttır.

Bugün, ülkenin her köşesinde belirli açıklamalar ve kavramlar yayılmasına rağmen, medya bu gelişmeleri derinlemesine incelemek yerine, yüzeysel analizler ve magazinsel tartışmalarla gündemi meşgul etmektedir. Toplumun yönlendirilmesi ve tepkisiz hale getirilmesi için kullanılan bu strateji, asıl meselelerin göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Örneğin, terörist başının açıklaması teröristlerle barışa yönelik açıklamalar yapılmasına rağmen, bu açıklamaların altında yatan strateji halka anlatılmamakta, yürütülecek politikalar hakkında gerçek bilgiler verilmemektedir. Bu durum, halkın olup biteni kavrayamamasına ve siyasal sürece yön verme hakkını kaybetmesine yol açar.

Bu noktada, halkın önünde iki seçenek bulunmaktadır: Ya mevcut düzenin kendisini yönlendirmesine izin vererek edilgen bir kitle olarak kalacak ya da bu düzenin çarklarını kırarak, doğrudan iradesini ortaya koyacağı bir dönüşüm başlatacaktır. Eğer halk, mevcut siyasi aktörlerin artık ülkenin geleceği için bir çözüm sunamadığını fark ederse, onları sistem dışına itmek için gerekli mücadeleyi vermelidir. Bu mücadele, yalnızca seçim sandığında değil, aynı zamanda bilinçlenme, örgütlenme ve toplumsal dayanışma ile de yürütülmelidir.

Devleti yöneten kadrolar, eğer halkın iradesinden uzaklaşmış ve sadece kendi çıkarlarını gözeten bir yönetim anlayışını benimsemişse, o devletin ayakta kalması mümkün değildir. Böyle bir durumda, halkın aktif olarak harekete geçmesi, bilinçlenmesi ve ülkenin geleceğine sahip çıkması hayati önem taşımaktadır.

Gerçek anlamda bir değişim, ancak halkın kendi gücünü fark etmesi ve sahte muhalefetin ya da iktidarın manipülasyonlarına karşı direnmesiyle mümkün olacaktır. Toplumsal huzursuzluk çıkmasın diye atılan adımların yavaş ilerlemesi, halkın bu süreci takip etmesine ve ona göre kendi yolunu çizmesine engel olmamalıdır. Bu nedenle, medya manipülasyonuna karşı bilinçlenmek ve gerçekleri tüm yönleriyle sorgulamak, halkın en büyük silahı olmalıdır.

Geleceğin kaderi, halkın uyanışı ve iradesine bağlıdır. Şayet halk bu lanet siyaset düzenine mahkum kalmak istemiyorsa, kendi gücünü ortaya koymalı ve geleceğini bizzat kendisi inşa etmelidir.

Bunlara da bir göz atın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir