TMH için;
Din, kişi ile inandığı arasında kişisel bir konudur.
Bu başka bir kişi, kurum ve devleti bağlamaz.
TMH, Din ile ilgili bir ruhban sınıfının doğmasına izin vermez.
Atatürk, millet ve devlet işlerinin, hukukun, eğitimin, akla, çağdaş bilime, çağın ihtiyaçlarına göre yürütülmesi ve düzenlenmesi, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma hedefine hızla ulaşılabilmesi için, devlet yönetiminin dar, bağnaz ve çoğunlukla hurafelerle yozlaşmış dini yorumlara bağlı olmamasını sağlayan laiklik ilkesini benimsemiştir.
TMH’de bu konuda aynı düşünceye tabiidir.
Atatürk’ün düşüncesinin kanunen tatbiki ile,
30 Kasım 1925 tarihinde tekke ve zaviyeler kapatılmış,
1926 yılında Türk Medeni Kanunu kabul edilmiş,
10 Nisan 1928 tarihinde 1924 Anayasası’nda bulunan “Türkiye Devleti’nin dini, İslam dinidir” hükmü kaldırılmış,
yemin şekli değiştirilmiş,
1930 ve 1934 yıllarında kadın haklarıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılmış,
5 Şubat 1937 tarihinde de Anayasanın 1. Maddesine Türk Devleti’nin laik olduğuna ilişkin cümle eklenmiştir.
Böylece hukuki ve yasal düzenlemelerle dinin toplumsal hayattaki yeri sınırlandırılarak sadece iman ve ibadetlerle ilgili hale getirilmesi sağlanmıştır.
Atatürk’ün Türk toplumu için öngördüğü laiklik, sadece dinin siyaset dışı tutulmasından veya din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasından ibaret değildir.
Atatürk’ün düşüncesine göre; bilim, sanat, düşünce ve gündelik yaşam laik bir anlayışla özgürleşmelidir.
Atatürk’ün öngördüğü laiklik bu özgür yapıyı, kısaca aklın özgürlüğünü amaçlamaktadır.
Atatürk;
“Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz; kaste ve fiile dayanan taassupkar hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz.” demektedir.
Atatürk’e göre;
“Din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.”
Atatürk’ün düşüncesinde şekillenen ve CHP’nin 14 Mayıs 1931’deki programında laiklik tarifi içerik olarak şöyledir;
“Fırka, devlet idaresinde bütün kanunların, nizamların ve usullerin ilim ve fenlerin muasır medeniyete temin ettiği esas ve şekillere ve dünya ihtiyaçlarına göre yapılmasını ve tatbik edilmesini prensip kabul eder. Din telakkisi vicdani olduğundan;
fırka, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin muasır terakkide başlıca muvaffakiyet amili görür.”
Bu anlamda din kişinin vicdanına hapsedilmiş ve o kişinin kendi özel meselesidir.
TMH için, hiç bir din, mezhep ve inanç Türkiye’de resmi devlet inancı değildir.
TC’de;
Devlet ve kurumların resmi dini, mezhebi ve inancı yoktur.
Bu anlamda hiç bir din ve inanç toplumunu devlet desteklemez, kayırmaz ve kollamaz. Sadece devlet milletin güvenliği ve adalet açısından din faaliyetlerini denetlemekle mükelleftir.
Devlet her türlü din, inanç ve mezhebe aynı uzaklıktadır.
Devlet hiç bir din, mezheb yada inancın giderlerini madden yada manevi olarak desteklemez.
Din, mezhep ve inançlar kendi giderlerini kendi mensuplarından karşılarlar.
Her yıl dini veya mezhep gruplarının gelir ve giderlerini devlet, ilgili kurum tarafından denetler ve rapor eder.
Devlet ve milleti ele geçirmek isteyen ve bu amaçla faaliyet gösteren hiç bir din, mezheb yada inanç akımı Türkiye’de TMH açısından hayat bulamaz ve yasaklanır.
Devlet ve millet düşmanı ilan edilir ve mensupları gerekli en ağır cezaya çarptırılır.
Devlet ve millet aleyhine faaliyet gösteren bu konuda kişiler, dini kuruluşlar, tüm kişisel ve kurumsal mal varlıklarına devlet ebediyen el kor.
TMH düşüncesinde Türkiye’de ibadet;
din, mezhep ve inanç olarak sadece Türkçe olarak yapılır. Bütün ritüeller ve kitaplar bir insanın neye inandığını bilmesi açısından Türkçe olmak zorundadır. Türkçe’den başka dil kullanılamaz.
TMH’ye göre;
bir din, mezhep yada inanç diğerinden üstün tutulamaz. Bir birine baskı yapamaz. Dini inanç günlerinde kimse zorlanamaz. Kimse hor görülemez.
Herkes inancında hürdür.
Kamuya açık yerlerde dini, mezhebi ve bir inancı temsil eden semboller kullanılamaz. Özellikle kıyafetler bu konuda üniforma şeklinde giyilemez ve kamusal alanda kullanılamaz.
Dini kamuda yada evde baskı ve propaganda aracı olarak kullanan her kimse, kurum devlet tarafından ağır bir biçimde cezalandırılır.
TMH, bu konuda Türk Milletine en uygun olan Atatürk’ün düşünce yapısındaki laikliği benimser ve uygular.
TÜRK MİLLİ HAREKETİ
https://www.turkmillihareketi.com
bilgi@turkmillihareketi.com