Suay Karaman
17 Aralık 1940 tarihinde Amasya’da doğan Alpaslan Işıklı, başarılı bir öğrencilik döneminden sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olarak, akademisyenliğe başladı. Tıpkı öğrenciliği gibi, akademik yaşamı da başarılarla dolu olan Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, her zaman en iyiyi, en doğruyu ve en gerçeği bulmak için yılmadan çalışan ve üreten, örnek alınacak bir bilim insanıydı.
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde “Talebe Cemiyeti” başkanlığı yapan Alpaslan Işıklı’nın, liderlik özelliklerine daha o yıllarda rastlamak mümkündür. 1961 yılı başlarında, İskenderun’daki Atatürk anıtı bombalı saldırı sonucunda parçalanmıştı. SBF Talebe Cemiyeti başkanı olan Alpaslan Işıklı, yönetim kurulundan iki arkadaşıyla birlikte, bir Atatürk büstü alarak hemen İskenderun’a gitmiş, yapılan konuşmalardan sonra büstü, törenle yeni yerine yerleştirmişlerdi. Cumhuriyetin emanet edildiği gençlere de zaten bu yakışırdı.
Alpaslan Işıklı, ülkemizde Kemalist aydınlanma ideolojisinin değerini ve emperyalizmi doğru kavramış akademisyenlerden biridir. Ulusal ve uluslararası sendikacılık hareketleri, toplu iş hukuku, sosyal politika, çalışma ekonomisi, toplumsal kuram ve ideolojiler, sosyoloji, siyaset bilimi, devrim tarihi gibi konularda müthiş bir birikime sahip olan Alpaslan Işıklı, öğrencilerinin yanı sıra tüm insanlara, sıcak ve yapıcı davranmayı bilen son derece alçak gönüllü bir kişiliğe sahipti. Fikirlerine katılsın katılmasın kendisinden ders alıp da sevmeyen öğrenciye, onunla tanışıp da kaynaşmayan insana rastlanmazdı.
Alpaslan Işıklı hocayı, üniversite yıllarımda şahsen tanımak olanağına kavuştum. Daha önce hocayı gazete yazılarından ve panellerden tanıyordum. Ancak, babam Suphi Karaman’ın, Alpaslan hoca ile ilgili olarak anlattığı iki olay, hocayı şahsen tanımadan önce de, büyük saygı duymama olanak sağlamıştı. Neydi bunlar?
Birinci olay; 1965 yılında TBMM’de görüşülen İş Yasasının olumsuz yönlerini protesto için Ankara’da düzenlenen mitingde, Kemal Türkler ile Alpaslan Işıklı’nın konuşma yapmasıydı. 25 yaşında bir akademisyen gencin, kitlelerin önünde içeriği dopdolu ve coşkulu bir konuşma yapması övünülecek ve özenilecek bir olaydır.
İkincisi ise, Temmuz 1970 tarihinde TBMM’de kabul edilen Sendikalar Yasasının iptali için Anayasa Mahkemesi’ne Türkiye İşçi Partisi tarafından dava açılmıştı. Haziran 1971 tarihinde bu dava için, Anayasa Mahkemesi önünde Alpaslan Işıklı yazılı metin hazırlama fırsatı bulamadan TİP adına irticalen konuşma yapmıştır. İlgili yasanın birçok hükmü, Şubat 1972 yılında iptal edilmiştir. Işıklı bu savunmayı yaparken henüz 31 yaşındadır ve ışık saçmaktadır.
Alpaslan Işıklı ile ilk kez 1977 yılında bir kokteylde karşılaştık ve babam bana “işte sana sözünü ettiğim ışık saçan hoca!” diyerek şahsen tanıştırdı beni. Bundan sonra Alpaslan hocanın konuşmalarını kaçırmamaya özen gösterdim ve mühendislik eğitimi almama karşılık, arada bir Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki derslerine de katıldım. Ulusal bilincimin gelişmesinde, Kemalizm’in ilkelerinin özümsenmesinde ve bizi yutmak isteyen emperyalizmin daha net kavranmasında Alpaslan hocanın konuşmalarının yanında, yazdığı kitapların da büyük katkısını gördüm ve halen de görmekteyim.
12 Eylül 1980 darbesinin ardından, önce tutuklanan, sonra 1983 yılında sıkıyönetim tarafından görevine son verilen Alpaslan Işıklı, 1402’lik olarak, yaklaşık altı yıl üniversite dışında kaldı. 1989 yılında İdare Mahkemesi ve Danıştay kararıyla yeniden akademisyenliğe döndü. 1990-1994 yıllarında Mülkiyeliler Birliği’nin, 1995-1997 yıllarında Öğretim Üyeleri Derneği’nin başkanlığını yaptı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından YÖK üyeliğine atanarak, 2001-2005 yılları arasında YÖK üyeliği görevinde bulundu. 2006-2010 yılları arasında Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. 2006 yılından ölümüne değin TÜMÖD Genel Başkanlığı görevini yürüten Alpaslan Işıklı, başarının hep örgütlü çalışmanın sonucu olacağına inanan saygın bir bilim insanıydı.
22 Ağustos 1982 tarihinde SBF’de düzenlenen anayasa seminerinde Alpaslan Işıklı’nın yaptığı 1961 Anayasası’nı savunan cesur konuşma sonrasında, babamın gözlerinin dolduğunu, Alpaslan hocayı sevgiyle kucakladığını ve “işte 27 Mayıs’ın gençleri” dediğini bugün gibi anımsıyorum.
O günlerden bugüne değin Alpaslan hoca ile ilişkimiz hep sürdü. Aynı kulvarda mücadele ediyorduk ve Alpaslan Işıklı’nın ışığından hep yararlandım. Alpaslan hocanın da kurucuları arasında olduğu Tüm Öğretim Üyeleri Derneği’ne (TÜMÖD) üye olmamla birlikte, hoca ile daha sık görüşmelerimiz başladı.
Alpaslan hocam ile TÜMÖD ve Atatürkçü Düşünce Derneği’nde birlikte çok yakın çalışmalarda bulunduk ve bu süreç bana Alpaslan hocamı çok daha yakından tanıma olanağı sundu. 2006 yılında yapılan TÜMÖD genel kurulunda, Alpaslan hocanın Genel Başkan, benim Genel Sekreter olmam sonrasında, hemen hemen her gün birlikte çalıştık. Bu TÜMÖD süreci içerisinde, Alpaslan Işıklı hocamın büyük bir sorumluluk duygusuyla, yorulmak bilmeyen bir eylemci olduğuna, dernek içindeki birlikteliğimiz çerçevesinde her gün yeniden tanık oldum. Bu enerjiyi, bu çalışma zevkini ve isteğini gördükçe, hocama olan saygım her gün çoğaldı.
14 Nisan 2007 tarihinde Ankara’da ve 13 Mayıs 2007 tarihinde İzmir’de yapılan Cumhuriyet Mitinglerindeki konuşması ve coşkusu bambaşkaydı. Birlikte katıldığımız sayısız panellerdeki söylemleri, her zaman yeni ufuklar açan nitelikteydi; Kemalizm’in ilkelerinin özümsenmesinde ve bizi yutmak isteyen emperyalizmin kavranmasında bizlere sürekli yol göstericiydi.
Alpaslan Işıklı, Atatürkçü Düşünce Derneği’nde yönetimde olduğu dönemde, Ergenekon İddianamesi’nde geçen “Atatürk’ün dahi Ergenekon’un tarikatvari, dini yapısı içersinde olduğu, ancak açıklanma zamanı gelmediğinden açıklanmaması gerektiği” şeklindeki sözler üzerine, Atatürk’e hakaret eden savcılara tazminat davası açan iki cesur ve yürekli kişiden biriydi.
Alpaslan hocamla en son 2 Mart 2013 tarihinde Isparta Ulusal Güçbirliği’nin düzenlediği “Devrim Yasaları ve Yok Edilme Süreci” adlı söyleşide birlikte olduk. Birlikte katıldığımız panellerde önce Alpaslan hocam söze başlar, ardından ben konuşurdum. Ancak Alpaslan hoca ile birlikte konuşmak hem çok zordu, hem de çok zevkliydi. Zordu, çünkü Alpaslan hocam kısa sürede konu ile ilgili anlatacak herşeyi söyler, başka söyleyecek söz bırakmazdı. Zevkliydi, çünkü Alpaslan hocamın her konuşmasından yeni bir şeyler öğrenmek olanağı vardı.
Alpaslan hoca ile birlikte yaptığımız yolculuklar, bende büyük bir sevinç duygusuna neden olmuştur. Çünkü bana sürekli fikir alış verişinde bulunmak, kendimi geliştirmek fırsatı sunmaktaydı. 2007 yılı Ağustos ayında İzmir Seferihisar’dan Hacıbektaş’a yaptığımız yolculukta, Alpaslan hocanın coşkusu görülmeye değerdi. Yolculuk boyunca gerçek ulusalcılığın, Atatürk’ün, halkçılık ve devletçilik ilkelerini içeren eşsiz birlikteliğinden kaynaklandığını örnekleriyle anlatması, çeşitli sosyal olaylarla süslediği yorumları kaçırılmayacak, değerli anlar yaşamama neden olmuştu. Alpaslan hocamdan, her gün yeni bir şey öğrenme fırsatım olduğu için, kendimi hep şanslı saydım.
Alpaslan Işıklı’nın şu söylemi, ne kadar alçakgönüllü bilge bir kişilik olduğunu kanıtlamaktadır: “Bir şeyin hayalini sürekli olarak yaşamaktayım: dünyanın, insanlığın karşı karşıya bulunduğu sorunları ele alan ufuk açıcı, sıradan olmayan bir kitap yazmak; umarım yaşım elverir de yazarım. Bugünlerde henüz o birikim ve hazırlık içinde görmüyorum kendimi. Bu birikim ve hazırlığa sahip olduğumda, umarım hayatta olurum. Sağlığım iyi ama yaşım yetmiş.”
TÜMÖD çalışmaları için gün içerisinde Alpaslan hocayla sık sık görüşürdük. 13 Temmuz 2013 Cumartesi günü saat 12.00 gibi telefonlaştık ve Alpaslan hocam bana; “TMMOB için destek açıklaması yaptık, basında yer almadığı gibi, TMMOB web sayfasında da yok. Sanırım bizim ulusalcılığımız, Atatürkçülüğümüz bazılarını korkutuyor” dedi. Saat 18.30 gibi Alpaslan hocamla tekrar telefonlaştık ve bana şunları söyledi: “Sana birşey söyleyecektim ama unuttum, anımsayınca tekrar ararım. Ama bu vesileyle bugün senin doğum gününü kutlamış olayım. Ben şimdi denize gideceğim, sanırım soğuk su sana söyleyeceğimi anımsatmama yardımcı olur.” Ve yaklaşık iki saat sonra Alpaslan hocamın ölüm haberini alarak, şoke oldum.
Işığıyla bizleri aydınlatan, her zaman “gerçek yol gösterici bilimin” içinde olan, ülkemizde Kemalist aydınlanma ideolojisinin değerini ve emperyalizmi doğru kavramış ender akademisyenlerin başında gelen Prof. Dr. Alpaslan Işıklı’nın 13 Temmuz 2013 tarihinde 73 yaşındayken yaşama erken veda etmesi, ülkemiz açısından çok büyük bir kayıptır.
Alpaslan Işıklı, yapıtlarında ve söyleşilerinde çok önemli olgulara vurgu yapmıştır. Yeryüzündeki her şeyin emperyalizmin çok geniş müdahalesi ve etkisi altında bulunduğunu ancak sömürüsüz bir başka dünyanın mümkün olduğunu önermiştir. Bu öneri tabandan tavana doğru yayılan, toplumun örgütlenmesiyle gelişen, ayrıcalıklı sınıf yaratmayan, hukuk düzeni içinde gerçek bir demokrasiyi işaret etmektedir.
Alpaslan Işıklı, küreselleşmeye meydan okuyarak, örgütlü toplumun emekçilerden başlayarak oluşturulacağını ve eşit paylaşım ile sorunların aşılacağını bildirmiştir. Ülkemizin içinde bulunduğu sosyal, kültürel ve siyasal yıkımı gözler önüne sermiş, değerleri yok edilen ve bellek kaybına uğratılan toplumu uyarmıştır. Türkiye’nin üzerine çöken ve çöktürülen tüm karanlıkları açık açık anlatmıştır. Kemalizm’in öğrenilmesinde, ulusal bilincin geliştirilmesinde ve emperyalizmin kavranmasında herkese ışık saçardı.
Yaşamı boyunca emeğin örgütlü sendikal mücadelesi ve özerk üniversite için savaşım veren, dik duruşuyla, yapıtlarıyla ve söyleşileriyle aydınlık bir Türkiye için çalışan Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, dünyanın ve insanlığın sorunlarına çözüm arayan bir bilim insanı, yurtsever bir Türk aydınıydı. Alpaslan Işıklı, bizlerin öğretmeni, arkadaşı, dostu ve babası idi. Alpaslan Işıklı’nın ışığından hep yararlandık, bundan sonra da sönmeyen ışığından hep yararlanacağız. Son derece alçakgönüllü, sevecen ve dik duruşuyla örnek bir insan olan Alpaslan hocamızın anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Sevgili Alpaslan hocam, sizden aldığımız ışığın izinde giderek, ülkemizi aydınlığa kavuşturacağız. Işıklar içinde rahat uyuyun.
Alpaslan Işıklı’nın bilinmeyen bir yönü de şiir yazması ve resim yapmasıdır. Şimdi etkinliğimizde aramızda bulunan eşi Zerrin Işıklı için 21 Kasım 2004 tarihinde 58. yaş gününde yazdığı şiirle sözlerime son vermek istiyorum:
SENSİN
Acı günüm
Tatlı günüm
Hepsinde sen varsın
Gülüm.
Evimin sahibi sen
İşimde desteğim sen
Aşımda ortağımsın.
Dal gibi oğlumuzda
Şavkıyan senin ışığın
Deniz’e varan yolun
Tam da kavşağındasın.
Hapiste de gurbette de
Her nerede bulunsam da
Yolumu gözleyen sensin.
Benle gönül gönüle
Dünyayı kurtaracak
Günleri özleyen sensin..
Azim ve Karar, 7 Ekim 2024
(*): 30 Eylül 2024 tarihinde Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı’nın (TÜLOV) düzenlediği “Prof. Dr. Alpaslan Işıklı Anısına Türkiye’nin Geleceğine Dair Önermeler” adlı panel konuşması.