Suay Karaman
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 15 Haziran Cumartesi günü Erzurum’da AKP il başkanlığının bayramlaşma programında “Sokakta gördüğünüz 80 kişiden 1 tanesi, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından maaşı ödenen öğretmen statüsünde. Bakın bu devasa bir rakam. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 30’lu 40’lı rakamlardan şu an 13-14’lere düşmüş durumda. Bunlar dünya ortalamalarının gerçekten üstünde olan rakamlar. Dünyanın hiçbir tarafında bu kadar büyük bir öğretmen kitlesi, kamu tarafından fonlandırılmıyor” dedi.
Yusuf Tekin’in bu söyledikleri gerçeklerle uyuşmuyor. Ülkemizde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı belki imam okullarında 13-14 olabilir. Ama diğer okullarda sınıflarda 30-50 arasında öğrenci bulunmaktadır. Bu sayılar dünya ortalamalarının üstünde değil, altındadır. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde, bilime önem veren ülkelerde kamu tarafından öğretmenlere maddi ve manevi büyük olanaklar sunulmaktadır.
Kamu tarafından öğretmenler kesinlikle fonlanmıyor, yaptıkları özverili işin, verdikleri büyük emeğin karşılığında ücret alıyorlar ama bu aldıkları ücret yoksulluk sınırının altında. Gerçek olmayan söylemleriyle öğretmenleri itibarsızlaştıran Yusuf Tekin, üyesi olduğu tarikat ve cemaatlerin fonlanmayla geçindiğini saklamak için ve fonlanmanın tarikat ve cemaatlere yapıldığını bilmesine karşın, öğretmenlere çamur atmaktadır.
AKP iktidarında hiçbir iş yapmadan, havadan para alan danışmanların fonlandığı bilinmektedir. Teşvik adı altında özellikle dinci okul patronlarına, geçiş garantili köprülere, havalimanlarına, otoyollara, şehir hastanelerine aktarılan kamu kaynaklarına, yandaşların silinen vergi borçlarına ve kaçak sarayın büyük harcamalarına ayrılan paralara, itibardan tasarruf edemeyen yöneticilere bakınca, kamu kaynaklarının nasıl fonlandığı daha doğrusu nasıl peşkeş çekildiği açık olarak görülmektedir. Gittiği her ilde ayrı makam aracı olan Yusuf Tekin, bu makam araçlarının giderinin kaç öğretmen maaşı ettiğini biliyor mudur?
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kamu okullarındaki öğretmenlerin aldıkları ücret için “kamudan fonlandırılma” ifadelerini kullanan Yusuf Tekin, 23 Kasım 2013 tarihinde Atatürk dönemine karşı çirkin ve yakışıksız sözler söylenen ‘100. yılında İmam Hatip Liseleri Uluslararası Sempozyumu’nda “1930’lu yıllar Türkiye coğrafyasının bir daha asla yaşamasını istemediği dönem. Bu dönemin başında dini referans kaynaklarının diliyle oynanmış, bu kurumlar siyaset malzemesi haline gelmiş” demişti. Gericiliğin, dinciliğin, yobazlığın odağında bulunan ve karma eğitimin zorunlu olmadığını savunan Yusuf Tekin, 10 yıldır üzerinde çalışıldığını söylediği 3500 sayfalık Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile kim olduğunu açıkça belli etmiştir.
2013-2018 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarlığı görevinde bulunan Yusuf Tekin, 27 Temmuz 2018 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan ilan ile Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümüne profesör olarak atandı. Halbuki üniversitede beş yıl doçent olarak çalışmadan, profesör yapılması yasalara aykırıydı. Yusuf Tekin, 15 Eylül 2018 tarihinde de Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi rektörlüğüne atandı. Rektör olmak için en az üç yıl profesörlük koşulu gerekmesine karşın, yine yasalar çiğnenerek bir aylık profesör Yusuf Tekin’i rektör yaptılar. İşte bunlar da fonlanmanın başka bir çeşidiydi…
Bu hızlı yükselişin ardında yatan ise kurucusu olduğu Cihannüma Vakfı’nın genel başkanı olmasıydı. Bu vakfın amacı şöyleydi; “Müslüman zihnini inşa etmeye katkıda bulunmak için çalışmak.” Yusuf Tekin’in başında olduğu Milli Eğitim Bakanlığı Cihannüma Vakfı ile protokol yaparak, bu tür “işbirliği anlaşmalarıyla” okulların kapısını dini cemaatlere açtı. Nur Cemaati Nakşibendi Kolu Hayrat Vakfı ile “Değerler Eğitimi” protokolü, TÜRGEV (Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı) ile “Sosyal, Sportif ve Mesleki Kurs Düzenleme” protokolü, TÜGVA (Türkiye Gençlik Vakfı) ile “Medeniyet ve Değerler Eğitimi protokolü, İnsan Vakfı ile “Mescitsiz Okul Kalmasın” kampanyası protokolü, Süleymancı tarikatlar ile “Değerler Eğitimi” protokolü, Ensar Vakfı ile çeşitli eğitim, seminer ve sosyal etkinlikler düzenlenmesine dair işbirliği protokolü, İlim Yayma Cemiyeti ile sosyal, kültürel faaliyetler protokolü, Türkiye Diyanet Vakfı ile okul öncesi eğitim kurumlarında Kuran kursu açma protokolü yaparak, laik eğitimi yok etmek için dinci bir yapılanmaya doğru yol alındı. İşte kamu kaynaklarının nasıl ve kimler tarafından fonlandığı açık şekilde görülmektedir.
Günümüzde İmam Hatip, ÇEDES, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli derken Öğrenim Birliği yasası yok edilmeye başlandı. Bilimsel ve laik eğitimi ortadan kaldırıp, eğitimi dini eğitime dönüştürdüler. Yakında tüm okulların imam okulu yapılması gündeme gelecektir. Bütün bu laiklik dışı uygulamalarla Milli Eğitim Bakanlığı, Dinci Eğitim Bakanlığı’na dönüştürülmektedir. Yaptığı görevi kötüye kullanan, yasalara uymayan, anayasayı ihlal eden Yusuf Tekin’in istifa etmesi gerekir. Ancak istifa da bir erdem gerektirir.
Kimlerin, kamu kaynaklarından fonlandığı bilinmesine karşılık, utanmadan özveriyle çalışan öğretmenlere çamur atanların, attıkları çamur içinde boğulacakları günler de gelecektir. Yeter ki örgütlü olup, hep birlikte çağdaş bir Türkiye mücadelemizde azim ve kararlılığımızdan vazgeçmeyelim.
Azim ve Karar, 24 Haziran 2024