Manda; Kendini yönetmekten aciz bir ülkenin, kendisini yönetecek hale gelinceye kadar, başka bir ülkeye yönetim yetkisinin devredilmesine, denir.
Manda; (Halk dilinde) Ben bir b.ka yaramam, gel beni hem yönet hem de soy demektir!
Büyük Atatürk Kurtuluş Savaşına karar verirken, en yakınındakiler hangi emperyalist ülkenin “Mandası” olabileceklerini tartışıyordu.
Bazıları 5 Aralık 1918’de “Türk-Wilson Cemiyetini” kurdular ve Amerikan Mandası olmak için çalıştılar.
Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı olan bir Komutan, Ağustos 1919’da Kazım Karabekir’e yazdığı mektubunda, mealen “Biz tek başımıza başarılı olamayız. Çare olarak Amerikan Mandasını kabul etmemiz gerektiğine inanıyorum” diye yazmıştır!
Osmanlı Sarayı İngiliz Mandasını, Ermeniler ve Kürtçüler ise Fransız Mandasını istediler.
Büyük Atatürk’ün haricinde herkes, birinin mandası olup kendini, konumunu ve servetini kurtarma derdine düştü! Parlamentoda bulunan siyasi partilerin tamamına yakınının, çeşitli emperyalist devletlere, cüzdanlarından bağlı oldukları gibi! (Yakında açıklanacak)
10 Ağustos 1919’da Atatürk, Erzurum’dan Sivas’a gelirken şunları söylüyordu;
“Ahmaklar, memleketi Amerikan mandasına, İngiliz himayesine terk etmekle kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını temin etmek için bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk İstiklalini feda ediyorlar. Amerikalılar bizim kara gözlerimize mi aşık olacaklar? Bu ne hayal ve ne gaflettir?
Hayır Paşalar hayır! Beyefendiler hayır, hayır! Hanımefendiler hayır, manda yok, Ya istiklal ya ölüm var…” (NUTUK)
Bunları niye mi yazdım? Açıklayayım!
Fakat önce, dedelerimiz niçin Kurtuluş Savaşını yaptılar? Neden bu vatanı özgür ve bağımsız bir ülke olarak bizlere bırakmak için canlarını verdiler? Dedelerimizin yaptığı yanlış mıydı? Dedelerimiz niçin Amerika’nın veya İngiltere’nin mandası olmayı kabul etmediler? Türk Milletinin bugünkü “Hırsıza tapan” ve “sinmiş-korkmuş” halini görünce, dedelerimiz boşuna mı öldüler, diye düşünmeden edemiyor insan! Sizler ne dersiniz?
Lütfen bu sorulara herkes kendi vicdanında yanıt versin!
Keşke manda olmayı kabul etseydik diyenler, yazının bundan sonra okumasınlar ve bize selam dahi vermesinler.
Bugünkü Türkiye’nin 19 Mayıs 1919 Türkiye’sinden ne farkı var?
Emperyalist ülkelerin askerleri, Türkiye’deki 24 Askeri üste konuşlanmadılar mı?
22 Müslüman Ülkenin sınırlarının zorla değiştirileceği Geliştirilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’ne eşbaşkan olmanın, “Türk-Wilson Cemiyetini” kuranlardan bir farkı var mı?
ABD ve İsrail’in yüzlerce yıllık projesi olan “Büyük Kürdistan Devletinin İKİ parçası AKP sayesinde kurulmadı mı?
Kıbrıs ve Akdeniz’deki haklarımız ABD-İngiltere-Fransa tarafından yok
sayılmıyor mu?
Ege’de, Lozan Antlaşmasını bozacak şekilde adalarımız işgal edilip, silahlandırılmadı mı?
AKP’nin eliyle Askeri Okulların kapatılması ve Türk Ordusunun dağıtılması ile Birinci Dünya Savaşı sonrası ordumuzun dağıtılmasının benzerliğini görmüyor musunuz?
Dünyanın en zor coğrafyalarından biri olan bu bölgede, Türk Ordusu güçlü ve moralli olmazsa, özgür ve bağımsız yaşamanın mümkün olmadığı hala anlaşılamadı mı?
Muhalefet Partilerini, görevlerini yapmadılar diye eleştirince bazı okurlarımız tepki gösteriyor! İyi de kime kızalım?
Kutlu davası (!) Hilafet şemsiyesi altında “İslam’ı, Majestenin himayesine almak” ve bir müddet sonra İslam’ı Hıristiyanlığın bir kolu haline getirmek olan “Dinlerarası Diyalog” mucidine mi kızsak? Adam utanır da vaz mı geçer?
74 vatan evladının katili Osman Öcalan’ın, TRT’ye çıkmasını engellemeyen ve “Ben onun kırmızı bültenle arandığını bilmiyordum” diyen AKP Genel Başkanına kızsak ne olacak ki? Değişecek mi?
Türk Milliyetçiliğini bir bitli mitile indirgeyip, Öcalan’ı koruyan zavallıya kızsak ne olacak ki?
Tabii ki muhalefet partilerine kızacağız. Tabii ki eleştireceğiz.
Türk Ordusunu tamamen güçsüzleştirecek ve kolluk kuvveti seviyesine indirecek yasa teklifi TBMM’den geçerken, Genel Kurul Salonunda kaç tane muhalefet milletvekili vardı?
Neden engelleme yapmadılar? Neden konunun önemini Türk Milletine anlatıp, destek istemediler?
Tüm bunlar olurken, ülke her geçen gün biraz daha bilinmeze sürüklenirken,
TBMM’de bulunan Siyasi Partilerden son 22 yılda gerek FETÖ, gerek PKK, gerek
başta Menzil olmak üzere tüm CUMHURİYET düşmanı Tarikat-Cemaatlerle işbirliğine girmeyen, yıkıma çanak tutmayan parti var mı?
İş dünyası yıllarca “Aman şimdi seçim lafı etmeyin, ekonomik istikrar bozulmasın” dedi durdu!
Nerede ekonomik istikrar? İktidara yakın olanlar, borçlarını yeniden yapılandırıp, batışı bir müddet için ertelediler. Diğerleri battı. Yüz binlerce insan işsiz kaldı!
Pir Sultan Abdal’ın çiftçiye öğüt verdiği gibi, isteyen AKP’yi pamuklara sarsın,
alsın evinin baş köşesine koysun. Sonunda yenecek kazık, bugünkünden daha büyük olacak ve çok acı verecek, çok;
Öküzün damını alçacık yapın/ Yaş koman altına kuruluk serpin,
Koşumdan koşuma gözlerin öpün/ İreçberler hoşça tutun öküzü…
Sağlık ve başarı dileklerimle
27 Eylül 2023
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı